Geçenlerde gazete arşivlerinde araştırma yaparken 25 Kasım 1934 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde M. Aysel tarafından yayımlanan “Konya’da bir garip evlenme” [1] başlıklı yazı dikkatimi çekti. İçerisinde İsmil geçmesi daha doğrusu olaydaki kahramanın İsmilli biri olması benim açımdan hem önemli hem de oldukça ilginçti.
Olayın kahramanı İsmilli Abdullah Oğlu Osman’ın vali karşısındaki medeni cesareti mi dersiniz, valinin bu olay karşısındaki ilgi alakası, tavrı, tutumu mu dersiniz başlı başına güzel bir anı olarak karşımıza çıkıyor. O dönem Konya Valisi, günümüzdeki tarihçi yazar Murat BARDAKÇI’nın da dedesi olan Ali Cemal BARDAKÇI’dır.
Yazıyı okuduktan sonra kendi kendimize bu tür bir diyaloğun günümüzde yaşanması sonucu acaba neler olabilirdi demeden geçemiyorum. Gelin bu güzel anıyı hep birlikte olduğu gibi okuyalım;
O tarihte yayınlanan yazının tam metni şu şekildedir;
Konyada gaırîp bir evlenme!
Işi Valiye açmaktan başka çare bulamamış!
Konya (Hususî muhabiri mizden)
“Resmini gördüğünüz yağız çehreli delikanlı, Yarma nahiyesinin Ismil köyünden 328 (1912) doğumlu Abdullah oğlu Osman’dır.
İsmilli Abdullah Oğlu Osman
Arkada bıraktığı seneleri bir hızda önüne getirerek onu okşaya okşaya tekrarlamak, baba olmak sevdasına düşen Osman evlenmemiş, bunun için çareler ararken “ne olursa olsun” deyip Konya valisi Cemal Beye derdini anlatmaya karar vermiş.
Hükümet konağının geniş koridorlarını “acaba” lı adımlarla ölçen Osman vilayet odacılarından Muharrem Ağa’ya:
- Vali beyefendi burada mı?…
Derken ben de tesadüfen yanından geçmiş bulundum. Muharrem, odacı saltanatı süren ukala ve meymenetsiz kapıcılardan değildir. Vali muavini veya mektupçuyu arayanlara bile işleri biran evvel görülsün diye makamın kapısını işaret eder ve:
- Gir, gir korkma… İçerdeki eski valilerden değildir.
Diye rehberlikte bulunur. Osman’a da:
- Yeni geldi. İşin varsa başı kalabalıklaşmadan haydi…
Dedi. Osman göğsünü ilikledi. Şapkasını çıkardı. Bir gayret gösterdi. Fakat adımlarını geri çekerek birdenbire fikrinden vazgeçti. Sonradan tahmin ediyorum: Bu gerilmenin sebebi benmişim. Benim girdiğimi görünce çıkmaklığımı beklemiş. Ben çıktım, o girdi ve mesele anlaşıldı.
Vali Cemal BARDAKÇI
Herhangi bir iş sahibi ile karşılaştığını sanan vali bey sormuş:
- Efendim…
Cevap yok… Tekrarlanan “efendim” ler cevapsız kalınca:
- Ne istiyorsunuz oğlum,
Demiş. Osman’da ter buram buram… Nihayet:
- Ben evleneceğim. Sen valisin. Beni evlendir…
Diyebilmiş. Elinden iş gelen, böyle bir müracaata ne cevap verebilir:
- Kimi alacaksın oğlum…
Derken tebessümlerini de gizlememiş.
Müracaat tuhaf telakki edilmese bile hayreti değer! Osman’ın beğendiği, gözüne kestirdiği kızcağız da belli değil… Bütün bütün müşkül vaziyette kalan vali:
- E… Ne yapayım oğlum demiş. Birisini bul da isteyelim…
Osman bulamadığını, bulamayacağını anlatmış ve tekrarlamış:
- Bir münasibini de siz bulun beyim…
Siz vali olsaydınız ne yapardınız?… Bu kadarını fazla bulurdunuz değil mi?… Cemal Bey öyle yapmamış. Daire müdürü Zarif, becerikli bir çocuktur. Onu çağırtmış ve emretmiş:
-Zarif, bu delikanlı beni evlendirin, diyor. Fakat alacağı kız da belli değil… Sen birini bul, bunu baş göz edelim…
Artık Konya tencere Zarif kepçedir. Durmadı, dinlenmedi bir kız buldu. Allah Allah… Osman kızı görmeden de evlenmiyor. Nihayet kızı da gördü. Fakat beğenmedi ve bu arada arayarak bulduğu Keçeci Mehmet Ağa’nın kızı Miyase Hanımı istedi. Artık olan olmuştu. Başlanan bu hayırlı işi bitirmek icap ediyordu. Ve artık iş Vali Beyin refikası Nuriye Hanımefendiye geçmişti.
Kapılarının önünde duran otomobilden Vali Beyin hanımının indiğini gören Keçeci Mehmet Ağa’nın ailesi de bütün mahalleli gibi şaşırmıştı. Nuriye Hanımefendi görücülüğü ve dünürlüğü iyi yaptı. Miyase Hanım için söz aldı.
Aradan geçen hafta hazırlığa mahsustur. Resmi işler müddeti içinde bitti ve bu düğünün masrafı da Vali Bey tarafından temin olundu.
Şimdi şen bir yuvada mesut bir Osman ve bu tavassuttan çok memnun bir Miyase var. Osman’ı görüp hanımla kendisinin fotoğrafını istedim. Dik dik yüzüme bakarak:
- Kırk gün geçmeden ben karı fotoğrafı çektirenlerden değilim. İstersen benimkini çektir.
Dedi… Miyase Hanımın fotoğrafını kırk gün bekleyecek kadar sabredecek gazetecilerden değildim. Alâminütün objektifi karşısına Osmanı geçirdim.”
[1] M.Aysel,”Konya’da Bir Garip Evlenme”, Cumhuriyet,25.11.1934,syf.7
1986 yılında Konya’nın İsmil Kasabası’nda dünyaya geldi. İlkokulu ve Ortaokulu İsmil Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda okudu. Ardından İsmil Lisesi’ni bitirerek Selçuk Üniversitesi SBMYO Muhasebe Bölümü’ne kaydoldu. Daha sonra Anadolu Üniversitesi AÖF Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne geçti ve buradan mezun oldu. “Ovanın Bereketli Toprağı İsmil” ve “Hatırda Kalanlar İsmil” kitaplarını yayınladı. Evli ve dört çocuk babasıdır.