Geçtiğimiz hafta İsmil’den bir fotoğraf karesi paylaşmıştım. Ve biraz ironik bir yaklaşımla “Kim demiş İsmil’de göl manzaramız yok” notunu yazmıştım. Fotoğraf bir hayli ilgi gördü aynı zamanda tepki de aldı. Ve benim açımdan güzel anlamlı bir fotoğraftı. Bir çok mesaj aldım İsmil’de bu göl nerede diye.
Bu göl çarşı merkezinde eskiden “Goca Göl” diye tabir edilen yer. Aslında çok küçük bir alan ve şimdilerde çarşının ve etrafın atık sularının boşaltıldığı yer olarak kullanılmakta. Yani pek yüzüne bakılacak bir durumu yok. Bazılarının tabiriyle “fosseptik çukuru” olarak kullanılmakta. Lakin bu göl tarihi bir geçmişe sahip. Eski Büyük Konya Gölü adı verilen büyük Konya Bahariyesinin bir kalıntısı olduğu düşünülmektedir. Burası sonradan kazılan bir çukur değildir. Öyle ki Evliya Çelebi İsmil’e geldiğinde buradan bahisle “göl kenarında kuruludur” ifadesini kullanmıştır. Hatta İsmil belediye olduktan sonra buradan esinlenilerek bu gölün bulunduğu mahalleye “Gölbaşı Mahallesi” adı verilmiştir.
Çocukluğumuzda bu göllerden İsmil içinde birkaç tane vardı. Bugünkü Pazar yerinin olduğu yerde büyükçe bir göl mevcuttu. Bu göl çok derindi, hatta bir kısmı mezarlığın içine kadar uzanırdı. Hatırladığım şekliyle içinde köy sığırı toplanırdı.
Bir diğeri Tekke Cami’nin yanında bulunan “Harputlunun Göl” adı verilen çukurdur. Burayı araştırdığımda, Osmanlı Şeriye Sicilleri’nde ve nüfus defterlerinde rastladığım Harputlu İbrahim adında 1830-40’ larda yaşamış bir isimden bu adı aldığını öğrendim. Harputlu İbrahim burada kerpiç kestiği için bu göl genişlemiş ve Harputlu’nun Göl adını almış. Günümüzde burası belediye tarafından doldurulmuş ve üzerine çocuk parkı ve gençler için futbol sahası yapılmıştır.
Bir de Yeşil Cami’nin ilerisinde bulunan, şimdilerde doldurulmuş üzeri çocuk parkı yapılan ve yanı başında kuyu olan göl vardır. Bu göl de eskiden derin ve büyüktü burasının da kerpiç çukuru olarak kullanıldığı yine büyüklerimiz tarafından anlatıla gelir. Gölbaşı Caminin güneyinde bulunan bir çukur daha vardır. Lakin burası da yine kerpiç çukuru olarak kullanıla kullanıla genişlemiş, doğal olmayan bir çukurdur, şimdilerde üzeri kapanmıştır.
Suyun kısıtlı olduğu dönemlerde belli bölgelerde bu tür su toplayan çukurlar genişletilerek kerpiç kesme işleminde su ihtiyacı bu göllerden karşılanmıştır.
Şimdi diyeceksiniz bir şey bulamadı çukura göle taktı kafayı diye. Maalesef İsmil’de eskiye dair ne varsa hepsi tarihe karışmıştır. Osmanlı döneminden kalma Çifte Han, Hamam, Medrese, Eski Camii vs… Hepsini kendi ellerimizle yok etmişiz.
Benim şahsi fikrim bu göl koruma amaçlı etrafı düzenlense bi tabela ile kısa bir kimlik bilgi verilse, her ne kadar mimarisi olmasa da elimizdeki son han olan Peten’in Han restore edilip aynı şekilde düzenlense, bir tane köy odası restore edilse veya yapılsa, yanına bir cıngırıklı kuyu görseli ile müze tarzı ufak bir bina yapılsa, içinde eskiye dair eşyalar fotoğraflar sergilense, İsmil’de olmayan turizm açısından ufak çaplı bir faaliyet olmaz mı? Hakeza çarşı merkezinde yol çalışması sırasında bulunan daha önce üzeri kapatılmış olan tarihi kuyu restore edilip kazandırılsa kötü mü olur? Berketteki mağara temizlense ve turizme açılsa?
Kimilerimize göre boş ve gereksiz iş olabilir bunlar ama, İsmil adına eminim ki çok şeyi değiştirir. Bugün bir Ladik’e giden kişi orada Ladikli Hacı Ahmed Efendi’nin kabrini, odasını kuyusunu ziyaret ediyor. İsmil’e gelen kişinin hatırında ne kalıyor? Kocaman bir hiç maalesef…
Araştırmalarım ve paylaşımlarımla bazı çevreleri sıktığımın farkındayım. Bu konuda hoşgörü ve affınıza sığınıyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum…
Murat Yaylacı
1986 yılında Konya’nın İsmil Kasabası’nda dünyaya geldi. İlkokulu ve Ortaokulu İsmil Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda okudu. Ardından İsmil Lisesi’ni bitirerek Selçuk Üniversitesi SBMYO Muhasebe Bölümü’ne kaydoldu. Daha sonra Anadolu Üniversitesi AÖF Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne geçti ve buradan mezun oldu. “Ovanın Bereketli Toprağı İsmil” ve “Hatırda Kalanlar İsmil” kitaplarını yayınladı. Evli ve dört çocuk babasıdır.